|
 |
|
MeNü |
|
|
|
|
|
 |
|
KUYRUKLU YILDIZLAR |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Kuyruklu yıldızlar ‘kirli kartopu’ ya da ‘buzlu çamur topu’ olarak anılırlar. Buz (su ve donmuş gazlar)ve (bir nedenle güneş sisteminin oluşumu sırasında gezegenlerde yoğunlaşamamış) kozmik toz karışımından oluşurlar.
Aktif bir kuyrukluyıldız güneşe yaklaştığında belirli bölümleri ayırt edilebilir hale gelir.
- Nüve : Nispeten katı ve stabil olan çekirdek, Su buzu ve diğer donmuş gazlar ve az miktarda kozmik toz ve diğer katı cisimlerden oluşmuştur.
- Koma : Çekirdekten buharlaşan, su, karbondioksit ve diğer nötr gazların yoğun bir bulutudur. Nüveyi çevreleyen ışık topu şeklinde görülür.
- Hidrojen Bulutu : Çok büyük (milyonlarca km) ancak son derece seyrek bir nötr hidrojen zarfı.
- Toz Kuyruk : 10 milyon km’yi aşan uzunlukta, çekirdekten kaçan gazlarla taşınan mikroskobik toz partiküllerinden oluşmuş duman. Kuyrukluyıldızın, çıplak gözle görülebilen en belirgin özelliğini teşkil eder.
- İyon Kuyruk : Kuyrukluyıldızın, yüzlerce milyon km’ye varan uzunlukta, güneş rüzgarınla reaksiyon sonucu iyonize olmuş gazlardan oluşan plazma kuyruğudur.
Kuyrukluyıldızlar güneşe yeterince yakın olmadıkça görülmezler. Yörüngeleri oldukça eksantriktir. Bazılarının yörüngesi Pluto’nun bir hayli dışına taşar, bunlar birkez görüldükten sonra binlerce yıl boyunca geri dönmezler. Sadece kısa ve orta periyodlu kuyruklu yıldızların (Halley kuyrukluyıldızı gibi) yörüngelerinin en azından önemli bir bölümü, Pluto yörüngesinin içinde kalır. Kuyrukluyıldızlar, güneş yakınından yüzlerce geçiş sonunda (yaklaşık 500 geçiş sonunda), buz ve gazlarının tamamına yakınını yitirerek asteroidlere benzer bir görünüm kazanırlar (Muhtemelen dünyaya yakın asteroidlerin bazıları ölü kuyrukluyıldızlardır). Yörüngeleri güneşe yaklaşan kuyrukluyıldızların, güneş ya da gezegenlerle çarpışma, ya da oldukça yakın bir geçişle (özellikle Jupiter’e yakın geçerlerse), güneş sistemi dışına atılmaları olasılığı vardır.
Kuyrukluyıldızlar içinde en ünlüsü şüphesiz ki Halley kuyrukluyıldızıdır. Ancak yakın geçmişin anılarından henüz silinmemiş olanlar, 1994 yazında Jupiter’e çarpan SL 9 (Shoemaker-Levy) ve 1997 yılında çıplak gözle doyasıya gözleyebildiğimiz Hale-Bopp olsa gerek. Ve tabi ki en tazesi Ikaye-Zhang kuyrukluyıldızı (2002).
Çoğunlukla meteor yağmurları, dünya bir kuyrukluyıldız yörüngesinden geçerken, kuyrukluyıldızdan arta kalmış kalıntılar nedeniyle oluşur ve bu olay her yıl, doğal olarak aynı tarihlere rastlar. 9-13 Ağustos tarihleri arasında gözlenen Perseid meteor yağmurları, dünyanın Swift-Tuttle kuyrukluyıldızının yörüngesinden geçtiği zamana rastlar. Orinoid meteor yağmurlarının da kaynağı Halley kuyruklu yıldızıdır |
Bugün 12398 ziyaretçikişi burdaydı! |
|
|
|
|
|
 |
|
---------ÇEVRE----------- |
|
|
|
|
|
|
M6 Kelebek Kümesi
2000 ışık yılı uzaklığındaki bir açık yıldız kümesi Akrep (Scorpius) takım yıldızında yer alır. En parlak yıldızı 6.17 kadir parlaklığa sahip bir sarı devdir.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Uzayda ilginç gök cismi
Bilim adamları, yüzey sıcaklığı Güneş’in sadece onda biri olan yıldız benzeri bir gök cismi keşfetti.
İngiliz astrofizikçilerin keşfettiği yalnız gök cisminin şimdiye dek görülen en soğuk “kahverengi cüce” olduğu belirtildi.
İngiliz astrofizikçilerin keşfettiği yalnız gök cisminin şimdiye dek görülen en soğuk “kahverengi cüce” (Yıldızlar arası gaz bulutlarının çökmesiyle oluşan, ancak yıldız olmalarını sağlayacak nükleer tepkimeyi başlatamayacak kadar gök cisimleri. Bunlar, 80 Jüpiter kütlelik sınıra ulaşamadıkları için yeteri kadar ısınamayıp söner.) olduğu belirtildi.
Keşfi yapan Londra’daki Imperial College astrofizikçileri, “J0034-00” adı verilen kahverengi cücenin yüzey sıcaklığının sadece 600-700 Kelvin (400C) olduğunu kaydetti.Projeye başkanlık eden Dr Steve Warren, fiziksel olarak yıldızların, kahverengi cüceler ve gaz gezegenlerinin aynı şey veya değişik kütlelerdeki gaz oluşumları olduğunu belirterek, “J0034-00 gibi bir gök cismini belirleyebilmek, samanlıkta iğne aramaktan zor bir şey” dedi.
Cetus takımyıldızında bulunan ve göreli olarak hafif olan J0034-00’ın yeşilimsi bir gök cismi olduğunu belirten bilim adamları, bu gök cisminin Jüpiter’in 15 ila 30 katı kütleye sahip ve çaplarının da aynı olduğunu kaydetti.Astrofizikçiler, gök cisminin Dünya’dan uzaklığının yaklaşık 50 ışık yılı olduğunu tahmin ediyor.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Jupiter ve bulutları
Hubble Uzay teleskobu yardımıyla çekilen bu görüntüde Jüpiter'in atmosferindeki bulut oluşumları net olarak görülmektedir. Atmosferin donmuş amonyak, karbon, sülfür ve fosfor'dan oluştuğu tahmin edilirken, bulut ısısının -138 derece olduğu sanılıyor
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Uzayda mangal kokusu
Uzay yürüyüşünden dönen astronotlar, büyük boşlukla temasa geçen kıyafetlerin kızarmış biftek, sıcak metal koktuğunu ifade ediyorlar. Uzay yürüyüşlerinin ardından ana gemiye geri dönen astronotların ifadesinden hareket eden Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA), bahsedilen bu kokuya benzer bir kokuyu oluşturmak için İngiliz parfüm firması Omega Ingredients kimyageri Steven Pearce ile çalışmaya başladı. Kimyagerin başarılı sonuç elde etmesi durumunda kokunun yeryüzünde eğitilen astronotların eğitim programında koşullara uyumluluk testleri sürecinde kullanılacağını açıklayan NASA, Ağustos ayından beri süregelen çalışmalarının bu yılın sonunda sonuca ulaşmasını umduklarını açıkladı. Pearce, astronotların hemen hepsinin, uzay yürüyüşünün ardından istasyona geri döndüklerinde uzay tulumlarının kızarmış biftek, erimiş ya da kaynaklanmış metal kokusuna benzer bir şekilde koktuğunu söylediğini ifade etti. Çalışmalarında oldukça büyük bir yol kat ettiklerini belirten Pearce, kızarmış bifteğin problem olmadığını ancak sıcak metal kokusu üzerinde biraz daha çalışmaları gerektiğini söyledi. Pearce'in ifadesine göre astronotların aldıkları koku, uzayın havasız boşluğunda yaşanan yüksek enerji titreşimlerinden dolayı oluşan bir molekül tarafından yayılıyor. |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
UZAY YENİ DOĞMUŞ YILDIZLARLA DOLU
Alman astronomlar, yeni yıldızların sadece galaksilerin merkezinde doğmadıklarını ve bilim adamlarının şimdiye dek düşündüklerinden çok daha fazla olduklarını tespit ettiler.
Bonn Üniversitesi'nden gök bilimciler, genç yıldızları gözlemlemeye yarayan H-alfa ışınlarının yoğunluğunun çok sayıda yeni yıldızın varlığına işaret ettiğini belirterek, yeni doğmuş yıldızların sayısının şimdiye dek astrofizikçilerin keşfettiklerinden çok daha fazla olduğunu kaydettiler.
Jan Pflamm-Altenburg ve Pavel Kroupa Nature dergisinde yayınladıkları araştırmalarında, her bir dev kütleli yıldız için 230 daha küçük yıldızın doğduğunu hesapladıklarını belirtirken, bu hesaplarını galaksilerin yoğun yıldız kümelerinin bulunduğu merkez bölgeleri temelinde yaptıklarına işaret ettiler.
İki bilim adamı, araştırmalarına göre, galaksilerin merkezden uzak kısımlarının da büyük miktarlarda yeni doğmuş yıldızları barındırdığını belirterek, önceden inanılanın tersine galaksilerin merkezden uzak bölümlerinde bir dev kütleli yıldıza karşılık bin civarında küçük yıldız bulunduğunu hesapladıklarını kaydetti.
|
|
|
|
|