|
 |
|
MeNü |
|
|
|
|
|
 |
|
DÜNYANIN SIRRI BULUNAMADI |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Dünyanın Sırrı Bulunamadı
Tarihte parçacık fiziği hiç bu kadar konuşulmamış tartışılmamıştı. Parçacık fiziğini bu kadar popüler hale getiren Avrupa Nükleer Araştırma Merkezindeki (CERN) Büyük Hadron Çarpıştırıcısı (Large Hadron Collider, LHC). İnsanoğlunun yapmış olduğu en büyük ve karmaşık makine olan LHC, 10 Eylül’deki ilk testi başarıyla geçti fakat 19 Eylül’deki kaza yeni fizik keşifleri için sabırsızlanan fizikçileri hayal kırıklığına uğrattı. Yapılan açıklamalara göre ilk çarpışma için 6 ay daha bekleyeceğiz
Diğer taraftan LHC’de oluşması pek mümkün olmayan egzotik parçacıklar var. Bu parçacıkların oluşma ihtimali toplumda ciddi bir korku duygusu yarattı. İki protonun çarpışmasında mikro-kara delikler oluşacağı ve bunların önce detektörü sonra CERN ve arkasından da dünyayı yutacağı konuşulur inanılır oldu. Bazı biliminsanları bu konuda gayet kendinden emin açıklamalar yapıyorlar. Onlara göre bu tür canavar parçacıklar oluşacak olsaydı şimdiye kadar çoktan oluşmuş ve dünyayı yok etmiş olurdu. CERN’deki deneyden beklenenler ve ikinci aşamada gerçekleşen hayal kırıklığı hakkında bilgi edinmek için sayfa 34’deki yazımızı okumalısınız...
Bakteriyel Selülozla Su ve Enerji Tasarrufu
Bitkisel selülozdan elde edebileceğimiz her şeyi ve daha fazlasını artık bakterilerden de elde edebileceğiz. Üstelik çok daha ucuz ve dayanıklı halleriyle. Özellikle su tutma kabiliyeti bitkisel selülozdan daha fazla bakteriyel selüloz yılda yaklaşık 1 buçuk milyon YTL’lik su tasarrufu sağlıyor. Ayrıca bakteriyel selülozun kullanım alanları dikkate alındığında yani sanayi açısından değerlendirildiğinde projenin yüzlerce milyon dolarlık potansiyele ulaşmasının mümkün olduğu görülmektedir. Bakteriyel Selülozun en önemli özelliği kurutulmadığı takdirde su tutma kabiliyetinin çok yüksek olması. Normal kâğıt hamuruna çeşitli oranlarda bakteriyel selüloz ilave edildiğinde kâğıtların daha dayanıklı hale geldiği ortaya kondu. Günümüzde yaygınlaşan diyet lifli gıdalarda da bakteriyel selülozun kullanımının önem kazandığı görülüyor. Bu yeni projeyi sayfa 20’deki yazımızda bulabilirsiniz...
Askeriyeden Sağlığa Mekatronik Teknolojisi
1990’lı yıllardaki hızlı gelişimi ile mekatronik teknolojisi günlük yaşamımızda önemli bir yer kazandı. Mekatronik teknoloji ve bu teknoloji ürünü makinalar özel ve iş yaşamımızda giderek çoğalıyor ve daha çok kullanılıyor. Kullanıcıların günlük yaşamda bu teknolojinin farkında olması beklenmiyor tabi... Belki de farkında olunmaması kullanıcı konforunu artıran neden. Ancak gelişen ve güncel konfor düzeyimizi sağlayan birkaç temel öğeden birisinin mekatronik teknoloji uygulamaları olduğu belirtmek gerekiyor. Mekatronik mühendisliği gelişen teknolojik bilgi düzeyi ve teknolojik üretim olanaklarının gelişmesi ile üretilen yeni nesil ürünlerin sağladığı konforun insan yaşamına aktarılması ve kullanılması sonucu doğan bir mühendislik kavramları bütünüdür. Mekatronik ürünler esnek yapıları ve insan konforunu yükselten özellikleri ile giderek yaygınlaşmış ve günlük yaşamımızın vazgeçilmez unsurlarından olmuştur. Bu teknoloji ile ilgili ayrıntılı bilgi sayfa 50’de... |
Bugün 12400 ziyaretçikişi burdaydı! |
|
|
|
|
|
 |
|
---------ÇEVRE----------- |
|
|
|
|
|
|
M6 Kelebek Kümesi
2000 ışık yılı uzaklığındaki bir açık yıldız kümesi Akrep (Scorpius) takım yıldızında yer alır. En parlak yıldızı 6.17 kadir parlaklığa sahip bir sarı devdir.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Uzayda ilginç gök cismi
Bilim adamları, yüzey sıcaklığı Güneş’in sadece onda biri olan yıldız benzeri bir gök cismi keşfetti.
İngiliz astrofizikçilerin keşfettiği yalnız gök cisminin şimdiye dek görülen en soğuk “kahverengi cüce” olduğu belirtildi.
İngiliz astrofizikçilerin keşfettiği yalnız gök cisminin şimdiye dek görülen en soğuk “kahverengi cüce” (Yıldızlar arası gaz bulutlarının çökmesiyle oluşan, ancak yıldız olmalarını sağlayacak nükleer tepkimeyi başlatamayacak kadar gök cisimleri. Bunlar, 80 Jüpiter kütlelik sınıra ulaşamadıkları için yeteri kadar ısınamayıp söner.) olduğu belirtildi.
Keşfi yapan Londra’daki Imperial College astrofizikçileri, “J0034-00” adı verilen kahverengi cücenin yüzey sıcaklığının sadece 600-700 Kelvin (400C) olduğunu kaydetti.Projeye başkanlık eden Dr Steve Warren, fiziksel olarak yıldızların, kahverengi cüceler ve gaz gezegenlerinin aynı şey veya değişik kütlelerdeki gaz oluşumları olduğunu belirterek, “J0034-00 gibi bir gök cismini belirleyebilmek, samanlıkta iğne aramaktan zor bir şey” dedi.
Cetus takımyıldızında bulunan ve göreli olarak hafif olan J0034-00’ın yeşilimsi bir gök cismi olduğunu belirten bilim adamları, bu gök cisminin Jüpiter’in 15 ila 30 katı kütleye sahip ve çaplarının da aynı olduğunu kaydetti.Astrofizikçiler, gök cisminin Dünya’dan uzaklığının yaklaşık 50 ışık yılı olduğunu tahmin ediyor.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Jupiter ve bulutları
Hubble Uzay teleskobu yardımıyla çekilen bu görüntüde Jüpiter'in atmosferindeki bulut oluşumları net olarak görülmektedir. Atmosferin donmuş amonyak, karbon, sülfür ve fosfor'dan oluştuğu tahmin edilirken, bulut ısısının -138 derece olduğu sanılıyor
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Uzayda mangal kokusu
Uzay yürüyüşünden dönen astronotlar, büyük boşlukla temasa geçen kıyafetlerin kızarmış biftek, sıcak metal koktuğunu ifade ediyorlar. Uzay yürüyüşlerinin ardından ana gemiye geri dönen astronotların ifadesinden hareket eden Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA), bahsedilen bu kokuya benzer bir kokuyu oluşturmak için İngiliz parfüm firması Omega Ingredients kimyageri Steven Pearce ile çalışmaya başladı. Kimyagerin başarılı sonuç elde etmesi durumunda kokunun yeryüzünde eğitilen astronotların eğitim programında koşullara uyumluluk testleri sürecinde kullanılacağını açıklayan NASA, Ağustos ayından beri süregelen çalışmalarının bu yılın sonunda sonuca ulaşmasını umduklarını açıkladı. Pearce, astronotların hemen hepsinin, uzay yürüyüşünün ardından istasyona geri döndüklerinde uzay tulumlarının kızarmış biftek, erimiş ya da kaynaklanmış metal kokusuna benzer bir şekilde koktuğunu söylediğini ifade etti. Çalışmalarında oldukça büyük bir yol kat ettiklerini belirten Pearce, kızarmış bifteğin problem olmadığını ancak sıcak metal kokusu üzerinde biraz daha çalışmaları gerektiğini söyledi. Pearce'in ifadesine göre astronotların aldıkları koku, uzayın havasız boşluğunda yaşanan yüksek enerji titreşimlerinden dolayı oluşan bir molekül tarafından yayılıyor. |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
UZAY YENİ DOĞMUŞ YILDIZLARLA DOLU
Alman astronomlar, yeni yıldızların sadece galaksilerin merkezinde doğmadıklarını ve bilim adamlarının şimdiye dek düşündüklerinden çok daha fazla olduklarını tespit ettiler.
Bonn Üniversitesi'nden gök bilimciler, genç yıldızları gözlemlemeye yarayan H-alfa ışınlarının yoğunluğunun çok sayıda yeni yıldızın varlığına işaret ettiğini belirterek, yeni doğmuş yıldızların sayısının şimdiye dek astrofizikçilerin keşfettiklerinden çok daha fazla olduğunu kaydettiler.
Jan Pflamm-Altenburg ve Pavel Kroupa Nature dergisinde yayınladıkları araştırmalarında, her bir dev kütleli yıldız için 230 daha küçük yıldızın doğduğunu hesapladıklarını belirtirken, bu hesaplarını galaksilerin yoğun yıldız kümelerinin bulunduğu merkez bölgeleri temelinde yaptıklarına işaret ettiler.
İki bilim adamı, araştırmalarına göre, galaksilerin merkezden uzak kısımlarının da büyük miktarlarda yeni doğmuş yıldızları barındırdığını belirterek, önceden inanılanın tersine galaksilerin merkezden uzak bölümlerinde bir dev kütleli yıldıza karşılık bin civarında küçük yıldız bulunduğunu hesapladıklarını kaydetti.
|
|
|
|
|